WEP KODLARI.TR.GG

TcNet Forum

Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?

|     Ana Sayfa    |     Reklam Maili Oku Para Kazan     |     İnternette Sörf Yap Para Kazan     |     Üye Topla Üye Başı 4tl Kazan     |
Forumumuza Hoş Geldiniz , Herkeze Seviyeli Ve Hoş Sohbetler Dileriz

Forum - Peygamberlik Gerçeği

Burdasın:
Forum => Din & İslamiyet => Peygamberlik Gerçeği

<-Geri

 1 

Devam->


TcNeT
(şimdiye kadar 36 posta)
14.10.2009 23:06 (UTC)[alıntı yap]
BU AYETLER IŞIĞINDA Hz. MUHAMMED’ İN ( sav ) PEYGAMBERLİĞİNE NEDEN İNANMALIYIZ?
1- Önceki peygamberlere vahyolduğu gibi peygamberimize de vahyoluşu ve Hz. İsa’ nın müjdelemesi,

2- Peygamberimizin ummadığı halde Kur’ an’ ın kendisine vahyolunması,

3- Peygamberimizin okur-yazar olmaması, eğer okur-yazar olsaydı şüphe edilebileceği,

4- Peygamberimizin Kur’an’ ın vahyinden önce kitap ve imanın ne olduğunu bilmeyişi,

5- Peygamberimizin vahiy tamamlanmadan kelimeleri kaçırmamak için tekrar tekrar okuyup yorulması ardından ayetle bu tavrının durdurulması

PEYGAMBERİMİZİN GERÇEK PEYGAMBER OLDUĞUNUN İSPATI
1- Nisa 163 / 103 - Nuh’ a ve ondan sonraki peygamberlere vahiy ettiğimiz gibi ( habibim ) sana da vahyettik ve yine İbrahim’ e, İsmail’ e, İshak’ a, Yakup’ a, Yakup’ un evlatlarına, İsa’ ya, Eyyüp’ a, Yunus’ a, Harun’ a, Süleyman’ a da vahyettik ve Davut’ a da Zebur’ u verdik.

Önceki peygamberlere gelen vahiy aynen peygamberimize de gelmiştir.


2- Saf 6 / 551 - Hani Meryem oğlu İsa; Ey İsrail oğulları demişti: Ben size Allah’ ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek olan Ahmet = Muhammed isimli bir peygamberi müjdeleyici olarak ( gönderildim ) ...


Hz. İsa kavmine İncil’ le;

a- Elçi olarak,

b- Tevrat’ ı da doğrulayıcı olarak,

c- Peygamberimizin de geleceğini müjdeleyici olarak gönderilmiştir.


3- Kasas 86 / 395 - Sen bu kitabın sana vahiy olunacağını ummuyordun. ( Bu ) ancak Rabbinden bir rahmet ( olarak gelmiştir ), o halde sakın kâfirlere arka çıkma.


Ummadığı halde Kur’ an peygamberimize bir rahmet ve lütuf olarak indirilmiştir. Ayrıca hiçbir şekilde küfrün yanında yer almaması ve destek vermemesi istenmiştir.


4- Ankebut 48 / 401 - Sen bundan ( Kur’ an’ dan ) evvel hiçbir kitap okur değildin, elinle de onu yazmadın, böyle ( okur-yazar ) olsaydın, o zaman müşrikler ( Kur’ an’ ı başkasından öğrenip yazdın diye ) elbette şüphelenirlerdi.


Peygamberimizin ümmi olması Kur’ an’ a ve peygamberliğine ait şüphe yollarını tamamen ortadan kaldırmaktadır.


5- Şura 52 / 488 - Ey Muhammed! İşte sana da emrimizden bir ruh ( Kur’an ) vahyettik, ( hâlbuki daha önce ) sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz o kitabı bir nur yaptık, onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola eriştiririz ve şüphesiz sen doğru bir yola çağırıyorsun.


Peygamberimizin kitap, iman ve diğer bilgileri Kur’an’ ın rehberliği ile olmuştur.


6- Nisa 113 / 95 - Allah sana Kur’an’ ı ve hükümlerini indirdi ve evvelce bilmediklerini sana öğretti, Allah’ ın senin üzerindeki lütuf ve ihsanı çok büyüktür.


7- Nisa 174 / 104 - Ey insanlar, size Rabbinizden mucizelerle peygamber geldi ve apaçık bir nur ( Kur’an ) indirdik.


8- Bakara 285 / 48 - Peygamber (sav) ve müminler Rabbinden kendisine indirilen Kur’an’ a iman ettiler....


Peygamber de müminler gibi;

a- Kendi peygamberliğine,

b- Ve indirilen Kur’an’ a iman etmiştir.


9- Kıyamet 16 / 576 - ( Ey Resulüm, vahiy daha tamamlanmadan ) onu acele ederek ( kelimeleri kaçırmayayım diye tekrar ederek ) dilini onunla debretme ( yorma ). 17- Çünkü o Kur’an’ ı ( kalbinde ) toplamak ve dilinde okuyuşunu sağlamak bize aittir. 18- Biz onu Cebrail’ in dili ile okuduk mu, sen onun okunuşunu takip et 19- Sonra onu açıklamakta bize aittir.


Peygamberimizin vahiy daha tamamlanmadan ayetleri acele ederek kaçırmayayım veya unutmayayım diye tekrar etmeye çalışmasına karşılık;

a- Dilini onunla yormamasının istenmesi,

b- Kalbinde muhafaza edileceğinin ve dili ile okutturulacağının bildirilmesi,

c- Sadece takip etmesinin istenmesi,

d- Allah tarafından açıklama yaptırılacağının bildirilmesi,

e- Aklını kullananlar için hem Allah’ ın, hem peygamberin, hem de Kur’an’ ın gerçek olduğunun ispatı olarak yeterlidir.


10- A’ la 6 – 7 / 591 - Sana ( Kur’an’ ı ) okutacağız, artık Allah’ ın dilediği hariç sen hiç unutmayacaksın, şüphesiz Allah açığı ve gizleneni bilir.


11- Duhan 58 / 497 - Biz bu Kur’an’ ı senin dilinle indirip, onu kolaylaştırdık. Olur ki onlar öğüt alırlar.


12- Furkan 32 / 361 - Kâfirler dediler ki: Kur’an toptan indirilseydi ya, biz onu kalbine iyice yerleştirelim diye böyle ayet ayet indirdik ve onu güzel bir şekilde açıklayalım diye ayet ayet okuduk.


Kur’an peygamberimizin kalbine iyice yerleştirilmesi için azar azar indirilmiştir.


13- Yunus 15 / 209 - Ayetlerimiz müşriklere apaçık birer delil olarak okununca öldükten sonra bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir dediler, De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için imkansızdır, ben ancak bana vahiy olana uyarım, çünkü ( size uyar da ) Rabbime karşı gelirsem gerçekten büyük günün azabından korkarım 16- Eğer Allah dileseydi ben Kur’an’ ı size okumazdım, Allah onu ( benim vasıtamla ) size bildirmezdi de, ben Kur’an’ dan evvel bir ömür boyu aranızda bulundum ( okuyup yazdığım bir şey yok ve böyle iddiada da bulunmamıştım ). Hâlâ ( Kur’an’ ın Allah tarafından indirilmiş olduğunu ) düşünmez misiniz?


İnkârcıların bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir taleplerine karşılık olarak Kur’ an’ ın işaretiyle peygamberin;

a- Vahiyden evvel 40 yıl aralarında okuma yazma bilmeden yaşaması,

b- Kendi başına değiştirmesinin mümkün olmadığını söylemesi istenerek muhataplarını mantıklı düşünmeye ve inanmaya çağırmaktadır.


14- Meryem 64 / 308 - Vahiy getirmekte olan Cebrail’ in gecikmesinden endişelenen Resulullah’ a (sav) Cebrail: Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz, önümüzdeki ve arkamızdaki ve bunlar arasındaki hep onundur, Rabbin seni unutmuş değildir.


Bu ayet tekrar tekrar düşünüldüğünde Allah’ ın izni olmadan meleğin kendi başına hareket edemediği ve vahyi getiremediği ve böylece peygamberin de vahiyle hareket ettiği bir kez daha görülmektedir.


15- İsra 73 / 288 - Müşrikler sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan bir yere bize isnat etmen için seni neredeyse sana vahiy ettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi. 74- Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten neredeyse onlara birazcık meyledecektin. 75- O zaman hiç şüphesiz sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.


Peygamberimiz;

a- Vahye değil de yaldızlı sözlere meyletseydi düşmanları hoşnut olacaktı. Bu yaldızlı söze bir örnek ise; bir yıl biz senin Allah’ ına tapalım, bir yılda sen bizimle beraber putlarımıza tap ve bizim memnuniyetimizi kazanman ve saygın görünmen için putlarımız üzerine elini sür talebinde bulunmaları,

b- Ama buna karşı Allah hoşnut olmayacaktı,


c- Kimsenin engelleyemeyeceği bir azaba düşürecek olan bu oyuna peygamberin gelmemesi, Allah’ ın yardımı ve sebatkarlık vermesiyle engellenmesi ismet sıfatının bir gereği ve onun gerçek peygamber olduğunun ispatıdır.


Müşrikler İslam önderlerine, âlimlerine ve müslümanlara hep buna benzer yaldızlı sözlerle yaklaşmaktadırlar. Birçok müslüman horlanmamak veya şirin görünmek için bu oyuna gelirken bazısı da sadece Allah’ ın rızasını kazanmak için şahsiyetli bir tavır sergileyerek peygamberimizin yolunu takip etmektedir.


16- Hakka 43 / 567 - O Kur’an âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir 44- Eğer ( peygamber ) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı 45- Elbette onu kıskıvrak yakalardık 46- Sonra onun can damarından koparırdık ( onu yaşatmazdık ) 47- Hiçbiriniz ( de ) buna mani olamazdınız.


Eğer peygamber bazı sözler uydurup Allah’ a isnat etseydi başına gelecek azabı kimse engelleyemezdi. Bu da yine onun bir elçi olduğunu ispata yeterlidir.


17- Kehf 110 / 303 - De ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım, yalnız ilahınız bir tek ilahtır diye bana vahyolunuyor, onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi iş yapsın ve Rabbine yaptığı ibadeti hiç kimseyi ortak etmesin.


Peygamberin;

a- Bir insan olduğu,

b- Kur’ an’ ın ona vahyedildiği,

c- Ancak Allah’ a ulaşmak için de şirksiz olarak ibadet edilmesi istenmektedir.



18- Ahzab 45 / 423 - Ey peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik 46- Allah’ ın izniyle bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak ( gönderdik ).


Peygamberin;

a- Cennetle müjdeleyici, cehennemle korkutucu olarak geldiği,

b- Ayrıca nur ( Kur’an ışıklarını ) saçan bir kandil olduğu hatırlatılmaktadır.



19- Duhan 6 / 495 - Peygamberi kitapla gönderişimiz de bir rahmettir, nimettir.....


20- Cuma 2 / 552 - Ümmilere; içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen odur, kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.


Yolunu seçemeyen çöldeki insanlar bile Kur’an’ la;

a- Şirkten temizlenerek,

b- Kur’an’ la aydınlanarak

c- Kur’an’ dan hız alarak başkalarına yol gösterici olmuşlardır.


21- Tevbe 128 / 206 - Andolsun size içinizden ( öyle ) bir peygamber geldi ki zahmet çekmeniz onu incitir ve üzer, size çok düşkündür, müminlere çok merhametlidir, onlara hayır diler.


Peygamber ( sav );

a- Müslümanların zahmet çekmesi ile incinmekte ve üzülmektedir,

b- Müminlere çok düşkün, çok merhametli ve onlara hayır dilemektedir,

c- Öyle ise hizmet etmek isteyen her önder, her alim, her müslüman da bu özellikleri üzerinde toplamalıdır.


22- Kalem 4 / 563 - Gerçekten sen pek büyük bir ahlak üzeresin.


23- Enbiya 107 / 330 - ( Resulüm ) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.


Canlıların suya, hastaların ilaca, çocukların anneye ihtiyacından daha çok insanların peygambere ihtiyacı vardır. Çünkü insanlar dünya ve ahiret mutluluğuna ancak peygamberin ulaştırdığı vahyin ışığından faydalandıkları kadar ulaşabilirler.


İnsanların ihtiyacı olan bilgilerin peygamber aracılığı ile insanlara iletilmesi de bir rahmettir.


24- Ahzab 21 / 419 - Gerçekten Allah’ ı ( ve ) ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ ı çok zikredenler için size Allah’ ın Resulünde takip edeceğiniz pek güzel bir örnek vardır.


Yağmurun ovaları canlandırması gibi Peygamberimiz de örnek ahlakı ve tebliği ile gönülleri canlandırmaktadır.


25- Taha 2 / 311 - Biz Kur’an’ ı sana sıkıntı çekesin diye indirmedik.


Kur’an sıkıntı çekilmesi için değil dünya ve ahiret saadeti için gelmiştir.


26- Nur 54 / 356 - De ki: Allah’ a itaat edin, peygambere itaat edin, eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki peygamberin sorumluluğu, kendisine yüklenen ( tebliğ görevini yapmak ), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen ( görevleri yerine getirmenizdir ), eğer itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz, peygambere düşen açık seçik duyurmaktır.


27- Maide 19 / 110 - Ey Ehli kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi, gerçekleri size açıklıyor ki ( kıyamette ) bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi demeyesiniz? İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir.


Peygamberin görevi;

a- Yalnız tebliğdir ve bu görevini de tam olarak yapmış ve tüm dünya da duymuştur,

b- Bundan dolayı da artık hiç kimsenin bana peygamber ve Kur’an hakkında haber gelmedi, duymadım diye itiraz etme hakkı kalmamıştır.


28- Taha 132 / 320 - ... Biz senden rızık istemiyoruz sana biz rızkı veriyoruz, güzel sonuç takva ( ehli ) nindir.


Allah Peygamberinden rızık değil hakkıyla tebliğ beklemektedir,


29- Yunus 109 / 220 - Sana ne vahyolunuyorsa ona uy ve Allah’ ın zafer hükmünü verinceye kadar sabret, o hâkimlerin en hayırlısıdır.


30- Maide 67 / 118 - Ey şanlı peygamber! Rabbin tarafından sana indirileni tamamen tebliğ et, eğer tebliği tam yapmazsan Allah’ ın risaletini ( elçilik görevini ) yerine getirmiş olmazsın, Allah seni insanlardan koruyacaktır, şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğuna muvaffakiyet vermeyecektir.


Tebliği yaparken hakkıyla yapmalı ve yalnız ona sığınılmalı ki bu sadakat karşısında Allah;

a- Hem onu koruyacak,

b- Hem de dinine karşı savaşanları ( Firavun, Nemrut, Ebu Cehil, Ebu Leheb vs. gibileri );

a- Hem başarısız kılacak,

b- Hem itibardan düşürecek,

c- Hem de enerjilerini boşuna tüketerek imkanlarından er geç onları mahrum bırakacaktır.


Not: Bütün bu delillerden sonra, bu ayetleri tekrar tekrar okuyan insanın kalbinde bir güzellik oluşmuşsa aşağıdaki ayetteki müjdeye nail olabilmiştir.


Enam 125 / 143 - Allah kime hidayet etmeyi dilerse, İslam’ a onun göğsünü açar, gönlüne genişlik verir...


Bu ayete göre kendimizi objektif olarak gözlemeliyiz ve Kur’ an okurken, dinlerken veya diğer ibadetlerde kalbimize bir sıkıntı geliyorsa genişlik vermesi için Allah’ a dua etmeliyiz.


Not: Buna karşı Hz. Peygamberimizi üzenler, Kur’an’ a eskilerin masalları diyerek düşmanlık yapanlar, müslümanlara işkence ve ambargo uygulayanlar ayrıca iman ettiği halde İslam’ a uzak duran ve hiç amel etmeyenlerden davacı olacağı bilinmeli ve bu hallere düşmekten de Allah’a sığınılmalıdır. Çünkü


Furkan 30 / 361 - Peygamber (sav) de ( o gün şöyle ) demekte: Ey Rabbim, kavmim bu Kur’an’ ı büsbütün terk ettiler ( ondan yüz çevirdiler ).


İnananlar sabırla;

a- Hem peygamberlerine,

b- Hem Kur’an’ a,

c- Hem de alimlerine sahip çıkmalıdırlar, yoksa kendine düşmanlık yapan kavminden davacı olduğu gibi inanlar da davasına sahip çıkmazsa,

d- Peygamberimiz mahşerde davacı olacaktır. Bu acıklı duruma düşmeyecek şekilde yaşamalıdır.




KISACA BU AYETLER IŞIĞINDA Hz. MUHAMMED’ İN ( sav ) PEYGAMBERLİĞİNE NEDEN İNANMALIYIZ?
1- Önceki peygamberlere vahyolduğu gibi peygamberimize de vahyoluşu ve Hz. İsa’ nın müjdelemesi,

2- Peygamberimizin ummadığı halde Kur’ an’ ın kendisine vahyolunması,

3- Peygamberimizin okur-yazar olmaması, eğer okur-yazar olsaydı şüphe edilebileceği,

4- Peygamberimizin Kur’an’ ın vahyinden önce kitap ve imanın ne olduğunu bilmeyişi,

5- Peygamberimizin vahiy tamamlanmadan kelimeleri kaçırmamak için tekrar tekrar okuyup yorulması ardından ayetle bu tavrının durdurulması,

6- Peygamberimize “ sana Kur’an’ ı okutacağız da hiç unutmayacaksın “ buyrulması,

7- Peygamberimize bu Kur’an’ ı değiştir veya başka Kur’ an getir tekliflerine karşı kendiliğinden değiştirmesinin mümkün olmaması,

8- Peygamberimizin aralarında okuma-yazma bilmeden uzun zaman ( 40 yıl ) kalması,

9- Müşriklerin peygamberimizden yalan yere Allah’ a karşı isnat istemeleri ve buna karşı Allah sebatkâr kılmasaydı meyledebilecek ama ardından azap tadacak ve yardımcı bulamayacak olması,

10- Peygamberimiz eğer söz uyduracak olsaydı hiç kimsenin mani olamayacağı şekilde kıskıvrak yakalanacağının ve can damarlarının koparılacağının bildirilmesi,

11- Peygamberimize “ bende sizin gibi bir insanım ama ilahınız bir tek ilahtır diye bana vahyolunuyor “ diye bildirilmesi,

12- Kıyamette bize bir müjdeci, uyarıcı gelmedi demeyesiniz diye peygamberimizin gönderilmesi,

13- Peygamberimize daha iyi tebliğ etmesi için “ biz senden rızık istemiyoruz “ diye buyrulması,

14- Peygamberimize “ sana ne vahyolunuyorsa ona uy “ buyrulması düşünen insan için inanmanın gerekli olduğunu gösterecektir.


PEYGAMBERLERİN İSMET SIFATINDAN ALINACAK DERSLER


Peygamberlerde vacip ( gerekli ) olan sıfatlar;

1- Sıdk ( doğruluk sahibi olmaları )

2- Emanet ( güvenilir olmaları )

3- Tebliğ ( Allah’ ın emrini olduğu gibi duyurmaları )

4- Fetanet ( akıllı ve uyanık olmaları )

5- İsmet ( günah işlemez olmaları )


Bu maddelere göre her peygamberde;

1- Doğruluk,

2- Eminlik,

3- Günahsızlık,

4- Kararlılık,

5- Tatlı dil ve güler yüzle idarecilik,

6- Güvenilirlik,

7- Ücretsiz tebliğcilik ( uyarıcılık ve müjdeleyicilik ),

8- Üstün zekâ,

9- Sağlıklı ve çok şükredici olma,

10- Güzel amel işlemeleri ve teşvik etmeleri,

11- İhlâsı tercih edip riyadan kaçınmaları,

12- Güzel ahlakı tamamlamaya çalışmaları,

13- Ömür boyu süren, itici veya tiksindirici bir özelliğinin veya hastalığının olmaması,

14- Bilmeyerek bir hata yapacak olsalar vahiyle hemen uyarılmaları gibi, örneğin Tevbe 84 / 199 “ Münafıklardan ölen hiçbir kimse üzerine hiçbir zaman namaz kılma, kabri başında ( gömülürken veya ziyaret için ) durma... “ şeklinde uyarılması,

15- İsmet özelliği de zorunludur. Eğer bu özelliklere sahip olmasalardı kendilerine inananları kararlı bir geleceğe taşıyamazlardı.


Peygamberlerin;

1- İmanları,

2- Takvaları,

3- Dostlukları,

4- Fedakârlıktan kaçmamaları,

5- Görülünce ahiretin hatırlanması,

6- Allah için birbirlerini sevmeleri,

7- Rezaletten uzak yaşamaları,

8- Allah’ a yaklaşmak için yollar aramaları,

9- Günah işlemektense zindanı tercih etmeleri,

10- Davalarına ihanet etmemeleri,

11- İstişare ile iş yapmaları,

12- İnsanları uyarmalarına rağmen kınamamaları,

13- Haksızlık ve zulüm yapmamaları,

14- Tevbe ve tevekkül etmeleri,

15- Ağlayarak ve gözyaşıyla secdeye kapanmaları,

16- Çok sabırlı olmaları,

17- Emaneti ehline vermeleri,

18- İleri görüşlü ve ince anlayışlı olmaları,

19- Çirkin işlerden nefret etmeleri,

20- Allah’ ın yardımından emin olmaları ve bu nedenle Allah ‘ tan başka kimseden korkmamaları tekrar tekrar düşünülmeli ve bunlardan ders almalıdır.



İNSAN KAZANMADA PEYGAMBERİ YÖNTEMLER
1- Peygamberimizin ahlakı diğer insanlardaki gibi gelişen bir özelliğe değil vahyi olduğundan başından sonuna kadar istikrarlı ve üstün bir ahlaktı.

2- Baş, diş ve elbise temizliğine çok dikkat eder ve bakımlı yaşardı.

3- Danışmadan önemli işleri yapmazdı.

4- Kimseyi rencide etmez, kimsenin sırlarını öğrenmeye çalışmaz ve yeterinden fazla konuşmazdı.

5- El ve dili ile kimseyi incitmezdi böylece eminlikle ün yaptı ve tebessümü eksik olmazdı.

6- Acaba dedirttirecek veya şüphe oluşturacak şaibeli işlerden uzak dururdu.

7- Kasten borcunu geciktiren ve alacaklısını kapısını kadar getirten insanlardan hoşlanmazdı.

8- Mescit ve cami inşaatlarında işçilik yapanlara yardım eder, sevabına ortak olmak istiyorum buyururdu.

9- İnsanlara İslam’ ı kolaylaştırınız, sevdiriniz, zorlaştırmayınız buyururdu. Bununla birlikte eğitim ve öğretime öncelik verir, gerekenle tek tek ilgilenirdi, her ilgilendiği de önemli işler başarmıştır.

10- Kendisine karşı özür dilemesi gereken biri olsa bile ona özür diletmez, affeder ve varsa bir ihtiyacı onu giderirdi.

11- Zühd ve takva ( kalbine aşırı dünya sevgisini sokmayan, günahlardan gizli ve açık olarak sakınan ) kimseyi sever ve hiç unutmazdı, ona zaman zaman selam gönderirdi.

12- Camiyi kirleteni bile azarlamaz, affederek kalbini fetheder ve onu İslam’ a kazandırırdı.

13- Ezanla alay edeni dahi zamanla müezzin olarak almış, hem o kimsenin şahsının hem de neslinin hidayetine sebep olmuştur.

14- Şahsi için olan bir kusuru affeder ama İslam için düşmanlık yapanı zamanın ve olayların akışına bırakırdı.

15- Birisinden intikam almaya kalkanları “ kınanarak ve nefret uyandırarak anılmayı ister misiniz? “ diyerek engellerdi.

16- Peygamberliğinden önce de can, mal ve namus gaspçılarına karşı kurtarıcı olarak kurulan Hılful Fudul’ da gönüllü olarak çalışmıştır. Bu davranış örnek alınarak bugünde yardım derneklerinde yer almada fayda vardır.

17- Kimseyi aldatmayanı, kimseye haset etmeyeni, özellikle diline ve şehvetine hâkim olana kefil olacağını müjdelemiştir.

18- Bir kimseyi Allah için seviyorsanız, ona Allah için sevdiğinizi söyleyin ki o da sizi sevsin buyurmuştur.

19- Bir gün Hz. Ali mescitte yer bulamayınca hemen Hz. Ebubekir ile kendisi arasına alarak ve Hz. Ebubekir’ e dönerek büyüklerin kadrini ancak büyükler bilir buyurmuştur.

20- Küskünleri el ele tutarak barıştırır ve sürtüşmeyi yasaklardı.

21- En tehlikeli münafıkların bile canlarını incitmez sadece nüfuzlarını ve etkinliklerini engellerdi.

22- Müslümanları bozgunculuk çıkararak bölenlerin azaba uğrayacaklarını hatırlatırdı.

23- Biri haksızlıkla diğerini infaz eder ve ardından da kendisinin haklı olduğunu savunana peygamberimiz dönerek sitemle, samimi mi, yalan mı? diye kalbini yarıp baksaydın ya diyerek üzüntüsünü belirtirdi.

24- Uzaktan bir Mücahit gelince yerde oturuyor olsa da kalkarak alnından öper, ona sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşır ve dua ederdi.

25- Herhangi bir toplulukta iyi ve yararlı olarak ne konuşuluyorsa onlara eşlik ederdi.

26- Soru soran gitmedikçe kendisi onu bırakıp gitmezdi, namazı bile sorulan soruları cevapladıktan sonra kıldırırdı.

27- İhtiyaç sahibi olup yardım isteyen hiçbir kimseyi boş çevirmezdi, gerekirse borç alıp verirdi.

28- Yolcuların çok olduğu yollarda zarar gelebilecek yavrulu köpeğe dahi zarar gelmemesi için gerekli yere nöbetçi koyardı.

29- Hain veya düşmanları dahi olsa kıtlıkla, afetle veya açlıkla karşılaşınca ve kendisinden yardım isteğinde bulunduklarında, hemen onlara gerekli insani yardımı gönderirdi.

30- En çok kabalıkla dinden soğutan ve uzaklaştıranlara kızardı.

31- Aynı aileden baba da oğlu da ikram ve yardım etmeyi sever ve sürdürürse o ailenin tabiatında cömertliğin olduğunu söyler ve o aileyi takdir ederdi.

32- İman etmelerinden önce aşırı düşmanlık gösterenleri dahi iman edince kutlamış, onlara sizi hidayete erdiren Allah’ a hamd olsun, zaten siz İslam’ dan uzak kalamazdınız, çünkü akıllı ve saygın bir insansınız buyururdu.

33- İman etmese bile güzel meziyetli ve kişilikli olan bir insanı dahi takdir ederdi.

34- Her insana ilgi gösterir ve eşit davranırdı, eğer kız ve erkek çocukları arasında birini tutsaydım kız çocuklarını tercih ederdim buyurarak müşriklerdeki erkeği üstün tutan zihniyeti reddetmiştir.

35- Fiziken temiz görünümlü ve bakımlı birine tebliğ ederken Allah seni güzel yaratmış, sen de ahlakını güzelleştirsen daha iyi olur ifadeleriyle kalbini kazanarak hidayetine sebep olurdu.

36- Kompleks duyanlara bile önem vererek tebliğ eder, ayrıca esirlere de değer vererek işkence yaptırmaz, bunun yanında kiliselerde, havralarda fitne yapmadan ibadet yapanlara, kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara ve hayvanlara zarar verilmesini yasaklardı.

37- Barışın İslam’ ın lehine olmasından dolayı barış ve diğer iyiliklerin devamı için ya hayır söylenmesini ya da susulmasını emretmiştir.

38- “ Ölen bir kişi hakkında konuşmayın, onlara konuşmalarınız ulaşmaz ve zarar da vermez fakat onların yakınlarının üzülmesine, kırılmasına sebep olur “ buyurmuştur, örneğin peygamberimiz İkrime iman ettikten sonra ölen babası Ebu Cehil’ in aleyhine konuşulmasını yasaklamıştır. Bu uyarı özellikle günümüzde de kim olursa olsun tüm liderlere ve ünlü kişilere karşı yaklaşımda üzerinde önemle düşünülmesi ve uyulması gereken bir noktadır.

39- Peygamberimiz Mekke kıble tayin edilince içerisinde birçok putlar olmasına rağmen Kâbe’ ye dönerek namaz kıldı, Mekke fethedilinceye kadar hiç putlarla alay etmedi ve onlara zarar verici bir şekilde dokunmadı, putlara değil de yalnız Allah’ a kulluk yapılmasını gösterdi.

40- Mekke fethine giderken dahi düşmanlarını korkutucu, onları tehdit edici konuşmaya izin vermedi, konuşanı da görevden aldı ki amacı düşmanı kışkırtmak değil kalplerini fethederek İslam’ la şereflendirmekti.

41- Hz. Yusuf’ un kardeşlerini suçlamadığı gibi Hz. Peygamberimiz de Mekke’ yi fethedince Kureyş topluluğunu geçmişi ile suçlamadı, onları affederek hayır duasında bulundu.


42- İman etmeyen, üstelik kötülük yapanlara karşı beddua et denildiğinde, marifet cehenneme insan göndermek değil bilakis cennete adam kazandırmaktır diyerek onların hidayeti için çalışır ve dua ederdi.

43- Peygamberimiz bir yanda Hz. Bilal, Hz. Habbab ve Hz. Ammar’a tek tek tebliğ yaparak ve özel olarak ilgilenerek kopmaz dostluklar oluştururken diğer yanda devlet başkanlarına da tebliğ için elçiler göndererek bir yandan tabandan, diğer yandan tavandan tebliğ görevini son nefesine kadar sürdürmüştür.

İnsan kazanmada Peygamberi yöntemleri gördükten sonra İslam ülkeleri arasında hac veya gerekli gördükleri zamanlarda yıllık kültürel toplantılar yapmalıdırlar.


Bu toplantılarda;

1- Hz. Peygamberimiz ve Kur’an aleyhinde olanlara tehdit değil de İslam tam anlatılmadan kimsenin suçlanamayacağı için ikna edici bir tebliğin yapılmasının gerekliliği,

2- Günümüzde İslam ülkelerindeki İngiliz, Fransız, Amerikan vs. işgal güçlerine karşı müslümanların verdikleri savunma taktikleri İslam’ ın tebliğ metodu ile birbirine karıştırılmamalıdır. Hizmet etmek için kirlenmiş intibaları yok etmek için öncelikle bu karmaşadan kurtulmalıdırlar. Ayrıca İslam ülkelerindeki liderlerin, yazarların ve militanların yersiz ve sivri çıkışlarının İslam’ a zarar getirdiği ve getireceğinin de örneklerle anlatılmasının gerekliliği,

3- Kimse kimsenin cezasını çekemeyeceğinden dolayı Mısır, Suriye, Yemen ve diğer İslam ülkelerinde turistlerin veya yabancıların haksız yere öldürülmelerinin yanlış olduğu ama haklı davalarını ilmi ve hukuki yönden onur ve kararlılıkla savunmalarının gerekli olduğu,

4- Öncelikle ikna metodu, eğitim ve öğretim yolu varken İslam adına silahlı eylem yapanların tarihin çöplüğüne gömüldükleri ve gömülecekleri dile getirilerek anlatılmasının gerekliliği,

5- Fitnenin uyandırılmasıyla veya reflekslerinin ateşlenmesi ile;

a- Batılın daha çok batıla sarılarak öfke ile hakka saldırmasına,

b- İslam’ ı araştıracaksa da araştırmaz olmasına,

c- Bu nedenle de sağlıklı bilgilere ulaşmasına engel olunacağı,

6- İslam’ a karşı lider veya kurumlara lanet okumanın marifet olmadığı, asıl marifet onlar kazanılamasa da onların neslini düşman etmemek için intibalarının değiştirilmesinin gerekliliği,

7- O gün Hudeybiye barışı ile bugünde tarihin birikimi ile elde edilen ve daima İslam’ ın lehine olan barış ortamının ve saygın bir kişiliğin günümüzde de sürdürülmesi için çok hassas olunması gerektiği,

8- İslam için vahyin ışığında, öncelikle iyilik ve hizmetlerle kalplerde taht kurulması gerekirken birkaç kendini bilmez veya meczup yüzünden terörist damgası yiyerek hiçbir zaman İslam’ ı sevdiremeyeceğimiz ve üstelik de zarar vereceğimiz bildirileri yayınlamalıdır.

9- Unutulmamalı ki Hz. Peygamberimiz;

a- Tebliğ yapmadan, tehdit edilmeden ve istila tehlikesi ile karşılaşmadan İslam adına çarpışmamıştır,

b- Yok etmek için gelen düşmana karşı Bedir’ de, Uhud’ da, Hendek’ te vs. savunma amacıyla çarpışmak zorunda kalmıştır,

c- Mekke’ yi fethetmeden önce gönülleri sonra Mekke’ yi kansız olarak fethederek barışı sağlamıştır, bizim de günümüzde öncelikli tercihimiz bu olmalıdır.

Yukarıdaki alternatiflere göre günümüzde vatanı işgal edilen, evi yıkılan insanların karşı savunma girişimlerini yani kurtuluş savaşlarını teröristlikle suçlarken içinde bulunduğumuz duruma göre değil de onların içinde bulunulduğu duruma göre değerlendirmek, çare aramak ve yol göstermek daha mantıklı olacaktır.

Sonuç olarak; güçlü olan haklıdır mantığı ile ve gerçekten İslam’ ı temsil edemeyen mevcut müslümanlara yukarıdan bakan batı karşısında müslümanın varlığı da, hareketleri de potansiyel bir suç sayılmakta, batının ise her hareketi meşru müdafaa sayılırken müslümanların nefsi müdafaaları bile hassas dünya siyasetini ve ekonomik dengeleri sarsmaktadır. Bu nedenle evrensel bir saygınlık için müslümanlar ahlaki, kültürel ve ekonomik kalkınmaya ve diyaloga öncelik vermelidirler.



Bütün konular: 28
Bütün postalar: 37
Bütün kullanıcılar: 3
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol